"Gidelim buradan... Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim....
İnsanın içindeki sıkıntıya bir isim, bir sebep bulamamasına hep şaşırmışımdır. Çok şaşırdığı ne varsa, bunları çok mu yaşıyor insanlar genelde hiç bilmiyorum. Ama bu en azından bende genelde böyle oluyor. Açık konuşayım mı? Birinin bir sözü vardı, ama kimindi hatırlamıyorum. Şöyle diyordu: "Kafamdan atamıyorum. Hep aklıma geliyor, hem de en tuhaf zamanlarda. Duştan çıkarken, sokakta yürürken, gece yatağıma yatarken; bilinçli olarak bir şey düşünmediğim zamanlarda."... Sanki hayat denen bu değişik alem içinde, bir yerlerde bu söz içerisinde bir yerlerde sıkışmış kalmış gibiyim. Nedenini bilmiyorum. Belki de biliyorum. Belki de bildiğimi bilmiyorum. Belki anlatamıyorum, belki anlatmak istemiyorum. Belki içimden atmak istiyorum. Belki de atamıyorum. Belki seviyorum, belki de yine seviyorum.. Bazen çok saçmalıyorum değil mi? Biliyorum. Sarhoş da değilim ama olmadığıma da beni kim ikna edebilir? Zaten sarhoşken de anlatamıyorum. Atamıyorum. Seviyorum. Neyse, belki de en iyisi uyumak.
Üniversite hayatını bitirdik. Aslında planım, elimdeki projeler ile ilgilenip bir yandan da sene sonuna kadar kafa dinlemekti. 2018 itibariyle iş-güç arayışlarına girişecek ve mutlu olabileceğim, bana bi'şeyler katabilecek, hem kendime hem onlara fayda sağlayacağım bir şirket bulmak için adımlar atacaktım. Tahmin edeceğiniz üzere planlar yine tutmadı....
Eylül'dü.
Dalından kopan yaprakların,
Sararan yanlarına yazdım adını.
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu. ...
"Hangi şehre gidilir yalnız başına?
Hangi şarkı dinlenir senle duymayınca? ...
üç sene önce bin bir tane soru işaretiyle yollara düşerek geldim bu KBU denilen mekana. haklı sebeplerim de vardı şimdi, ne yalan söyleyeyim. bunlara uzun uzun değinmeyeceğim şimdi, siz zaten biliyorsunuz. her şey bir yana, hayatta en değer verdiğim kavramların başlarında gelen arkadaşlık, dostluk, kardeşlik kavramları, en büyük muallak konuydu benim için. macera böyle başladı. ...
"
Bir gülüşte ne olabilir en fazla,
Bilmiyorum.
Ama seninkinde huzur var....
birini gerçekten sevmenin tadını asla tam olarak bilemeyecek olmana üzülüyorum bazen. kimi zaman geliyor sana acıdığım bile oluyor. sevmek; sanıldığı gibi sadece laflarla, şiirlerle, süslü cümlelerle olmuyor ne yazık ki... keşke olsaydı diyorum bazen. olsaydı da; sevginin anlamını bilenler de yıpranmadan kalabilseydi, şiddetli fırtınalara tek başına maruz kalmasaydı... ...
"Bazen bir sevgili için her şey bırakılır yüzbaşım.
İnsan bir öfke anında arkadaşını, bir buhran dakikasında
kendisini öldürebildiği gibi, aşk denen hastalığın
şiddetlendiği bir sırada da istikbalini, halini, mazisini,
her şeyini feda edebilir."...
Sonra belki çay içeriz.
Şansımız varsa yağmur da yağar.
Damlalara huzur yüklemece oynarız.
Benim damlam seninkini alnından öper.
Güzel şeyler olur belki.
Sen gel bence.
...
"Biz çok normal adamlar değiliz. Sizin de çok normal olduğunuz söylenemez. Dünyada herkes anormal sanki. Belki de hepimiz normaliz. Yanlış zamanda, yanlış yerde. Ya kusura bakma, insan eline kalemi alınca, değişik şeyler yazmak istiyor. Ben pek anlamam bu işlerden. Sana o kadar çok mektup yazmayı denedim ki, bir yerden sonra yırttım. Bu sefer üşeniyorum, herhalde sana gönderemeyeceğim için. Daha doğrusu, bira içerek yazdığım için utandım herhalde. ...
"Ya valla buradan çok zavallı gözüküyorsunuz ha. Gerçekten bütün o hırslarınız, çıkarınız için birbirinizin yüzüne böyle yalandan gülmeleriniz. En yakınlarınızın arkasından bile iş çevirmeleriniz. Sanki böyle kafanıza taç takılacakmış gibi gecenin en güzeli olmaya çalışmalarınız... Böyle kuytularda köşelerde çok bilmiş davranıp kız tavlamaya çalışmalarınız. ...
"fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: "nasıl?" kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım."
...
"Her gün uyandığımda sabah güneşinin gözlerimde bıraktığı sarı lekeler kadar kaçınılmaz ilk karşılaşmamızın aklıma gelmesi. Dengesiz bir sevgi bu; güneş doğarken aklıma geliyorsun ama, batarken gitmiyorsun.. Adil sevdirmiyorsun... ...
önemli bi' şey yok. her şey yolunda. ya da ben öyle söylüyorum.
bazen en güzel şey kendini kandırmak oluyor.
güzel bi' yalana inanıyorsun ve biraz da olsa mutlu oluyorsun.
sahte ama güzel.
sahte ama huzurlu.
geçene kadar..
çabuk geçiyor... kahretsin ki, uzun sürmesini istediğin her ne varsa, çabuk geçiyor.
geçip, gidiyor. sana bakmıyor, seni görmüyor, seni duymuyor...
sadece gidiyor.
herkes neden gidiyor?
insanlar neden gidiyor? kimden, nereye gidiyor?...
seviyosun gidiyorlar, sevmiyorsun yine gidiyorlar.
bi' ortası yok mu bunun? ...